16 Temmuz 2008 Çarşamba

Alman hukukunun şaşırtan kararı: Müslüman kocalar dövebilir!

Almanya’da bir yerel mahkemenin Kuran’ı Kerim’i dikkate alarak İslam’da kadınların cezalandırılmasının yeri olduğuna dair karar vermesi üzerine başlayan tartışma sürerken, karar bozulurken, ‘Aile içi şiddete' ilişkin din adamları arasında tartışma bu ülkede de dikkatle izlenmeye başlandı.
Frankfurt Main kentinde geçen yıl sonuçlanan davada Fas kökenli Alman bir kadın, yine Fas kökenli olan eşinden, Almanya'da boşanmak isteyenler için gereken sürenin dolmasını beklemeden, ayrılmak istediğini gerekçe gösterirken, eşinin kendisini sürekli dövdüğünü, öldürmekle tehdit ettiğini savundu. Alman hakim bu gerekçeyi kabul etmeyerek, kadının istemini kabul etmeyerek, buna gerekçe olarak “Kuran-ı Kerim'de kadınların cezalandırılmasının yeri olduğunu, kadın ve erkeğin de Müslüman olmasını'' olmasını gösterdi. Karar, ‘Hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı' gerekçesiyle bozuldu.
Alman DW Radyosu, bu karar ile birlikte, Almanya'nın yanı sıra İslamiyet'te kadınların cezalandırılması ile ilgili tartışmaların alevlendiğini bildirirken Sünni ve Şii dini liderlerin ‘İslam dinine göre kadınların dövülebilir mi?' sorusunu tartıştıklarını aktardı. Radyo, Lübnan'daki Şii din lideri Şeyh Muhammed Hüseyin Fadullah'ın, namus cinayetlerini ‘iğrenç' ve ‘rezillik' olarak nitelendirdiğini hatırlatırken, “Eğer bir erkek eşini döverse, kadının da aynı şekilde karşılık verme hakkı doğar, yani dayağa karşı dayak'' diye fetva verdiğini aktardı.
Görüşleriyle Hizbullah'a ruhani öncülük eden Şii Şeyh Fadullah'ın verdiği fetvanın ile Sünniler arasında Kuran-ı Kerim’in tefsiri konusunda tartışmaya neden olduğu, Mısır'daki Kahire El Ezher Üniversitesi Karşılaştırmalı İslami Hukuk Fakültesi Dekanı ve İlahiyatçı Suad Saleh, verilen bu fetvada ‘bazı sorunlar’ olduğunu savunurken şöyle dedi:
“Eğer erkek, eşini haksız yere döver ve kadın da bu şiddete, şiddetle karşılık verirse, ki fetvada bu öngörülüyor; ve çocuklar anne- babalarının birbirlerini nasıl dövdüğünü görürlerse, aile hayatı öç ve çatışmanın hüküm sürdüğü, cehennem hayatına dönüşebilir. Eşler birbirlerini affetseler bile, gelişmekte olan çocukların ruhsal durumunda, bu çatışmanın olumsuz izleri görülebilir. Haksız olan bu şiddete maruz kalan kadınların içinde bulundukları durumdan kurtulması için boşanmaları gerekir.'' Aynı zamanda televizyondan verdiği vaazları ile de tanınan El Ezher Üniversitesi öğretim üyesi Suad Salih, ailenin kutsallığına inandığını, kendini savunmak için bile olsa, aile içinde şiddet uygulanmasının evlilik hayatını zedeleyeceğini söyledi.
Mısır’ın eski Başmüftüsü Nasr Farid Wassel, Şii lider Fadullah’ın görüşlerine katıldığını bildirirken, “Eğer kadın herhangi bir neden olmadan dövülürse, o zaman ‘Göze göz, dişe diş’ ilkesi ile karşılık verme hakkı olur. Bu yöntem, kadınlara karşı adaletli olunması sağlıyor ve erkeğin şiddete başvurmasını engelliyorsa, meşru bir yöntemdir'' diye konuştu.
DW Radyosu, tartışmanın başlamasında en büyük nedenin Kuran-ı Kerim'deki Nisa Suresi'nin 34'üncü Ayeti'nin farklı yorumlanması olduğunu, ayet mealinin, “...bildiğini okumalarından endişelendiğiniz kadınları ikaz edin, onlarla aynı yatağı paylaşmayın ve dövün. Ancak eğer size itaat ediyorlarsa, onlara karşı bir şey yapmayın. Doğrusu, Allah yücedir ve büyüktür'' olduğunu aktardı. Bu ayette geçen, Arapça ‘daraba' sözcüğünün ilahiyatçılar arasında tartışma yarattığı, bunun genellikle ‘dövmek' olarak tefsir edildiği, bu ayetin, Müslüman ve gayrimüslimlerin kadınları dövmesine izin verdiği ileri sürüldü.

“DARABA'' SÖZCÜĞÜNE YORUMLAR
Kadına aile içi şiddet uygulanmasına gerekçe olarak gösterilen ‘Daraba' sözcüğüne din adamlarının farklı değerlendirildi. Chicago Üniversitesi’nde İslamiyet konusunda dersler veren, Kuran-ı Kerim’i İngilizce’ye tercüme eden İran kökenli Amerikalı Lale Bahtiyar Bahtiyar, Arapça ‘daraba' sözcüğünü ‘dövmek' yerine ‘uzaklaşmak' olarak çevirirken İslam dininde erkeğin eşini dövmesine izin verilmediğini, en kötü koşullarda, eşinden ayrılması gerektiğini söyledi. Bu konudaki farklı görüşler şöyle:
* El Ezher Üniversitesi Dekanı Suad Salih: Allah itaat etmeyen kadınlara verilecek cezaları kademeli olarak belirmiş: Önce ikaz ederek cezalandırmak. Eğer, bu yolla başarı sağlanırsa, o zaman dövmeye gerek yok. Cezanın ikinci aşaması ise yatakların ayrılması. Ama, yatakların ayrılmasıyla da bir sonuç elde edilemiyorsa, o zaman dövülür. Ancak, dayağın şiddetli olmaması gerekir. Hz. Muhammed, eşlerini hiç bir zaman için dövmedi. Pegamberimiz kadınları dövmeyi mekruh sayardı. Kadınların dövülmesinin bazen haklı nedenleri olabilir. ‘Eşlerine itaat etmeme', ‘Çocuklarının refahını düşünmeme', ‘İzin almadan birlikte yaşadıkları evi terk etme', ‘Yabancı erkekleri gizlice birlikte yaşadıkları eve alma' gibi. Erkek, bu durumlarda kadını erkek ikaz etmeli, ailesi ile çocuklarına karşı sorumluluklarını hatırlatmalı, kadının davranışlarında bir değişiklik olmadığı, ‘şeytana ve onun kendini ayartmasına izin vermesi' halinde dayak konusunda haklı gerekçe ortaya çıkar. Haksız dayağı ise kınıyorum. Şiddete başvuran Müslüman erkeklerin büyük bölümü İslamiyet öğretisini bilmiyor. Aile içi şiddet genellikle ataerkil yapıdan kaynaklanıyor.
* Bir dönem Mısır’daki en büyük dini otorite olan Nasr Farid Wassel: Nisa Suresi’nin 34'üncü Ayeti'ndeki ‘Daraba' (Dövmek) sözcüğü ile sadece korkutmak kastediliyor. Burada ‘dövün' derken, bedensel şiddet uygulayın denmiyor, aksine sembolik olarak, din adamlarının söylediği gibi, sadece sopayı gösterin. Bu ayette geçen ‘dövün' sözcüğü ile kesinlikle sert bir dayak veya bedensel yaralanma kastedilmiyor, aksine kadına durumun ne kadar ciddi olduğunu gösterecek sembolik bir davranışa işaret ediliyor: Beden üzerinde iz bırakacak her türlü şiddet ve acı, bir suçtur.

Hiç yorum yok: